Kameralı Sohbet Odası
  Kozmetik & Cilt Bakım
 

Yüz ve Cilt Bakımı


Günlük yaşantımızı devam ettirirken, aslında cildimize yönelik pek çok saldırı gerçekleşmektir. Ama biz çoğu zaman, hayatın akışı içindeki problemlerle uğraşırken, cildimizi ihmal edip, onunla ilgilenmeyiz. Sıgara kullanımının cilt üzerindeki olumsuz etkileri, stres, uykusuzluk, dengesiz beslenme, hava kirliliği, sıcak ve soğuk havanın olumsuz etkileri vs. gibi etkiler, cilt sağlığımızı ciddi şekilde tehdit eden unsurlardır. Bu gibi olumsuz faktörler, cildimizin dengesini bozmakta ve biz bunu cildimizde değişik şekillerde görmekteyiz. Bu faktörler, genellikle cildimizin nem dengesini bozarak, onun canlılığını yitirmesine, kurumasına, kırışmasına zemin hazırlayarak, cilt yaşamınız olduğundan daha büyük görünmesine sebep olurlar. Hepimiz, doğal olarak, pürüzsüz ve ışıl ışıl bir cilde sahip olmayı isteriz. Peki böyle bir cilde nasıl sahip olabiliriz?

Hernekadar kendi içlerinde de, cilt özelliklerine göre alt gruplara ayrılsalarda, cilt tiplerine göre insanları 4 gruba ayırmamız mümkündür. Normal, Kuru, Yağlı ve Karma. Normal cilt, diri görünümlü, gözenekleri göz ile seçilemeyen ve pürüzsüzdır. Bu tür ciltlerde gerek bakım, gerek makyaj daha iyi sonuç verir. Kuru cilt tipinde,üst deri diğer tiplere göre

daha incedir ve gözenekleri daha küçüktür. Bu tip ciltlerde yağ salgılanması daha az olduğu için cansız görünürler, cilt üzerinde döküntüler görülebilir. Yağlı cilt tipinde ise, görünüm parlak ve yağlıdır. Gözenekler, göz ile seçilebilir. Sivilce problemi bu tür ciltlerde daha fazladır. Eğer yağlı tip bir cilde sahipseniz, mutlaka cildinize daha fazla özen göstermeli ve temizlik uygulamasını yapmalısınız. Antiseptik sabun kullanımıda doğru bir karardır. Karma tip ciltde T bölgesi dediğimiz, alın, burun ve çene bölgesi yağlıdır. Bu bölgelerde siyah noktalar oluşmuştur. Bu tip bir ciltde, yanak bölgesi ise genellikle kurudur ve genellikle bu bölgelerde sivilceler görülmemektedir.

Bir cilt bakımına başlamadan önce, nasıl bir cilde sahip olduğumuzu bilmemiz büyük önem taşımaktadır. Çünkü makyaj uygulamalarındaki gibi, cilt bakımında da temel olan şey, cilt tipimizi doğru bir şekilde bilmektir. Cilt tipimizi kesin olarak tespit ettikten sonra, cilt bakım uygulamalarına geçebiliriz. Cilt bakım uygulamalarıda aynı cilt tipleri gibi 3 bölümde incelemek mümkündür. Temizleme, canlandırma ve nemlendirme. Tersi özel bir durum söz konusu olmadıkca, cilt bakım uygulamalarını sabah ve akşam yapmamız, cilt sağlığımız açısından doğru olacaktır. Ne yazık ki, birçok bayan, makyaja yeterli zaman ayırırken, sıra genel cilt ve yüz temizliğine geldiğinde gereken önemi göstermemektedir. Son derece yanlış bir anlayışda, sadece makyaj yapılan günler, cilt temizliği uygulamasının önemli olduğudur.

Cilt bakım uygulamalarına destek olabilecek, yapabileceğimiz uygulamalarda vardır. Bunlar hem doğal uygulamalardır ve genel sağlığımızı da destekleyen faktörlerdir. Bunları, düzenli egzersiz ve spor yapmak, sıgara kullanmamak, dengeli beslenmek, yeterli miktarda su tüketmek ( yetişkinler için günde 2 lt) ,yüz için özel egzersizler ve masajlar olarak kısaca özetleyebiliriz.

Cilt bakım uygulamalarında ilk sırayı alan cilt temizliği için, cildimizin nem dengesini koruyabilecek sıvı veya jel formundaki temizleyicileri tercih etmemiz uygun olacaktır. Genel olarak cilt nem dengesini olumsuz etkilediğinden, sabun bazlı ürünlerin kullanımından uzak durulması gerekmektedir. Yağlı ciltlerde, cilt temizliği için jel ve losyon tipi temizleyicilerin kullanılması daha uygundur. Kuru tip ciltler içinse kremler tercih edilmelidir. Jel ve losyon tipi temizleyiciler, cildimizi derinlemesine temizleyerek, cildin yağ ve kirden arındırılmasına yardımcı olurlar. Cilt temizlik ürünlerinde, hatırlamamız gereken şey, losyon ve jel bazlı temizleyicilerin içeriğinde daha az yağ bulunması, temizleme kremlerinde ise, yağ oranının (yaklaşık 2 veya 3 kat ) daha fazla olmasıdır. Pek çok kadın için, şüphesiz yüz bölgesi büyük önem taşımaktadır. Yüz bakımında önemli olan hususlarada kısaca değinmek istiyoruz. Eğer yüzünüzde sivilce problemi yaşıyorsanız, sivilceleri sıkmamanız, yüzünüzde iz kalmasını  ve sivilcelerden diğer bölgelere bulaşacak bakterileri engelleyecektir. Gün içinde, ister istemez yüzümüze birçok kez ellerimizle dokunuruz, bu da, ellerimizdeki bakterilerin yüzümüze geçmesine sebep olabilir. Ellerimizi düzenli temizleyerek bu sorunun önüne kolayca geçebiliriz.

Nemlendirici seçerken de mutlak suretle cilt tipimizi göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Kuru cilde sahip kişilerin, cildi kurutma özelliği olan ve alkol içeren ürünlerden uzak durmaları doğru olacaktır. Alkol, ciltdeki nemi atıp, kuru cildin nem dengesini olumsuz etkilemektedir. Bu tip ciltler için nem kaybını azaltan kremler tercih edilmelidir. Ayrıca içeriğinde gliserin ihtiva eden nemlendiricilerin kullanılması doğru seçimdir. Önemli bir nokta ise nemlendirme uygulamasını, cildiniz tamamen kurumadan ve hala nemli iken yapmaktır. Yağlı ciltler içinse, suyu bünyelerinde tutan nemlendiriciler kullanmanız doğru olacaktır. Bu ürünler cildinizdeki nem dengesini sağladığı gibi, rahatsız edici parlaklığa da engel olurlar. Yağlı cilt tipine sahip kişilerin, nemlendirici kullanmadan önce, gerçekten bir nemlendirici işleme ihtiyaçları olup olmadıklarını bilmeleri, cilt sağlıkları açısından önemlidir. Ayrıca, bu tip cilde sahipseniz, cildinizdeki parlaklığı almak için pudra kullanımı konusunda çok hassas davranmanız yerinde olacaktır. Aşırı pudralama, cildinizin parlamasından daha kötü sonuçlar doğurabilir.


Karma ciltlerde, T bölgesi olarak adlandırılan alın, yanaklar, çene ve burun genellikle diğer bölgelere göre daha yağlı bir görünüme sahiptir. Doğru yaklaşım, zaten yağlı bir görünüme sahip bu bölgeyi daha yağlı bir görünümden uzak tutmaktır. Bu yüzden, karma ciltlere sahip kişilerin, nemlendirici uygulamasını bu bölgelerin dışında uygulaması doğru olacaktır
Cilt temizliğimizin ilk adımını tamamladıktan sonra cilt üzerindeki gözeneklerin temizlenip, açıldığını söyleyebiliriz. Cilt temizleme uygulamalarındaki ikinci adım olan canlandırmada esas olan şey, açılan gözeneklerin daha sağlıklı görünmesini sağlamak ve üçüncü adım olan nemlendirme uygulaması için, cildi hazırlamaktır. Bunu sağlamanın en doğru yolu bir tonik kullanmaktır. Losyon, jel ve temizleme kremleri, suda çözünebilen maddeler için etkendir. Tonikler ise işte tam burda devreye girmektedirler. Suda erimesi zor olan bileşiklerin cilt üzerinden temizlenmesinde etkendirler. Alkollü ve alkolsüz çeşitleri bulunmaktadır. Alkolsüz olanların seçimi daha doğru olacaktır. Canlandırma işlemi sırasında dikkat etmemiz gereken bir husus, göz bölgemizin çok hassas bir yapıya sahip olduğunu unutmamamızdır. Bu bölgede çalışırken, yüzümüzün diğer bölgelerine oranla daha nazik hareketlerle uygulamayı gerçekleştirmemiz gerekir. Temizleme ve canlandırma uygulamasından sonra, son aşama olarak nemlendirmeye geçebiliriz.



          

Saç Bakımı


Saçımızın Sağlık ve Bakımı

 

Temel olarak sağlıklı saçlara sahip olabilmek için söylenebilecek en önemli şey, saçlarımızın saç kökleri vasıtasıyla ve kan ile beslendiği gerçeğidir. Bu sebeple, dengeli beslenmemizin saçlarımızın sağlığı açısından ilk sırada geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çoğu insanın inandığının tersine, canlı, dikkat çekici güzellikte saçlara sahip olabilmek için, dengeli beslenme, dış bakım ürünlerinden çok daha fazla önem arzetmektedir. Beslenmenin sağlıklı saçlar için önemli olduğu kadar, saçlarımızın sağlıklı olmasını engelleyen faktörlere de dikkat etmek gereklidir. Bunların başında sıgara kullanımını sayabiliriz.

Sıgara kullanımı, dolaşım sistemini olumsuz etkileyerek, vücuda ve dolayısıyla saç köklerine yeterli kan akışını sekteye uğratmaktadır. Saç sağlığımızı olumsuz etkileyen diğer faktörler olarak,  hormonal problemler, olumsuz hava şartları, saç temizliğinde (banyoda) kullanılan suyun aşırı klorlu oluşu, guatr hastalığı, uyku düzenindeki bozukluklar, aşırı stresi sayabiliriz. Saçlarımızın beslenmesini sadece kanımız yoluyla gerçekleştirdiğine göre, bu konudaki bir problem, saç sağlığını direkt olarak olumsuz etkileyecektir. Saç sağlığımızı ( hatta bütün sağlığımızı) olumsuz etkileyen bir başka faktörde, bilinçsiz uygulanan diyetlerdir.
Eğer bir diyet uygulanacaksa, bunun mutlak suretle bilinçli bir şekilde ve bir hekimin görüşü alınarak yapılması uygun olacaktır. Bilinçsiz yapılan diyetler, vücutta ciddi vitamin ve mineral eksikliğine yol açabilir. Kadınların vücut yapıları, menstruasyon, emzirme gibi durumlarla, erkek vücuduna oranla daha hassas bir yapıdadır ve bahsedilen biyolojik farklılıklarla, daha fazla vitamin ve mineral gereksinimi duyabilir. Yapılan araştırmalara göre, günümüzde, kadınların çoğunda(yaklaşık % 50), büyük oranda demir eksikliği görüldüğünü bilmekteyiz. Sağlıklı ve ışıl ışıl saçlara sahip olabilmemiz için, yeterli vitamin, mineral ve diğer besin ögelerini düzenli ve yeterli oranda almamız şarttır. Eğer doğal yollarla bu besin ögelerini yeterli miktarda alamamamız durumunda,  bir doktorun tavsiye edeceği şekilde vitamin tabletlerle vücudumuzun ihtiyaçlarını karşılayabiliriz.

Lütfen ortalama olarak, 100 saç teline kadar dökülmenin normal kabul edildiği unutmayın!

Kuru Saçlar

Saçlarımızın bütünü canlı mı? Birçok kişinin evet yanıtını vereceği bu sorunun cevabı aslında hayırdır. Saçlarımızın canlı olan kısmı sadece kök kısımlarıdır. Yine çoğu insanın düşündüğünün aksine, saçlar uçtan değil kökten büyürler. Yukarda saydığımız saç sağlığımız için yapabileceğimiz şeyler, genel olarak işte bu kök kısmı içindir. Ama doğal olarak hepimiz, saçımızın görünen, yani uzamış kısımları ile ilgileniriz. Peki bunun için ne yapabiliriz? Saçlarımız neden cansız, mat ve elastikiyetini kaybetmiş görünür? Genel olarak bunların sebebi, saç tellerimizin yeterince nemli olmaması veya nem dengesini koruyamamasıdır. Hava koşulları, fön uygulaması gibi sebeplerden dolayı saç tellerimiz nem kaybetmektedir. Nem kaybeden saçlar, donuk bir görüme sahip olurlar ve kırılmaya yatkın ve dayanıksızdırlar.

Saçlarımızı yıkayıp, kuruladıktan sonra doğal bir biçimde kuruması için beklemek, saç sağlığı için yapılabilecek doğrulardandır. Fön makinesi ile gerçekleştirilen kurutma işlemi, saçın sahip olduğu  nemi hızla alarak kurumasına ve saç tellerinde nem dengesizliğine sebep oluyor. Aşırı kurumuş ve yeterli neme sahip olmayan saçlar canlı görüntüsünden uzaklaşıp, donuk bir görünüme sahip oluyor. Kuru saç telinin sert bir yapısı vardır. Bu tip saç telleri yıpranmaya açıktır ve özen gösterilmediği takdirde kolayca kopabilir. Uçlarında kırıklar oluşur. Kuru saç tipi için saç kremi uygulaması doğru olacaktır. Tarak seçimi için en doğrusu seyrek dişli tarakların tercih edilmesi gerekir. Bu tip saçlara sahip kişilerin, minimum 3 günde bir kez yıkamaları, saç sağlıkları için büyük önem taşır.

Yağlı ve Kepekli Saçlar

Bir iş toplantısına katılacağız, veya önemli bir randevumuz var. Ancak ceketimizin üzerinde kepek var. Saç derimizi sık sık kaşıma ihtiyacı duyuyoruz. Ufak bir problem olarak görülsede, kepek problemi oldukca can sıkıcıdır. Peki kepek sorunu nasıl ortaya çıkar? Cildimiz düzenli olarak yenilenmektedir. Ölü hücreler atılır ve yerine yenileri gelir. Çoğu kişi tarafından, kökeni bir saç problemi olduğu sanılan kepek, aslında bir cilt problemidir. Cildimizin diğer yerlerinde olduğu gibi, kafa derimizde de hücrelerimiz yenilenmektedir. Kepek sorunu, işte işte esnada oluşur. Ölü deri hücreleri, kuruyarak atılır. Kepek sorunu kaşıntı vererek rahatsızlık oluşturan bir deri problemi olduğu kadar, aynı zamanda bir estetik problemidir de. Kepek problemine yol açan faktörler olarak, hormonal problemler, saç temizliğinin yeterli yapılmaması, aşırı terleme, saç için uygun olmayan şampuanların kullanılması,  stres, uyku düzeninin bozulması, saç ile ilgili kozmetik ürünlerinin (jöle, saç spreyi gibi) yanlış kullanılması olarak sayabiliriz. Eğer kepek probleminiz varsa, çözümün piyasadan alacağınız kepek önleyici şampuanları düzenli olarak kullanmaktan geçtiğinin bilincinde olmalısınız. Donuk ve cansız görünen yağlı saçlara sahip olmakda hiçbirimiz istemeyeceği bir durumdur. Yağlı saçlara sahipseniz, saç sağlığınız açısından, saçlarınızı gün aşırı yağlı saçlar için özel olarak üretilmiş bir şampuanla yıkamanız büyük önem taşımaktadır. Yıkama işlemi sırasında su sıcaklığının fazla olmamasına özen göstermeniz iyi bir yaklaşım olacaktır. Durulama işlemi yağlı saçlarda özenle yapılmalıdır.

Saç Bakımı Yaparken Herşeyden önce saçlarınızı düzenli bir şekilde ve uygun bir şampuanla yıkamaya özen gösterin. Saçlarınızı çok sık yıkamak, saç sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Şampuan seçerken mutlaka saç tipinize uygun olanı seçin. Fazla köpüren şampuanların iyi bir şampuan olduğu görüşü yanlıştır. Kullandığınız tarak ve fırçaların hijyeni, saç sağlığınız için oldukca önemlidir. Saçlarımızın bulunduğu deri, vücudumuzun diğer yerlerindeki deri ile asit oranı açısından farklıdır. Bu yüzden kesinlikle klasik sabunları saç temizliği için kullanmayınız. Saçınızı fırçalarken daima içten dışarı doğru hareketlerle fırçalamaya özen gösterin. Saçınıza boya uygulaması yapacaksanız, uygulamayı bütün saçınıza yapmadan önce, boyayı saçınızın bir kısmında deneyerek fikir sahibi olabilirsiniz. Güneş ışınlarının saç üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için, tatil öncesi (yaz ayları) boya ve diğer kozmetik uygulamalarını erteleyin. Deniz suyu ve havuz sularının olumsuz etkilerini en aza indirmek için, saçınızı mutlaka çok iyi durulayın.



 

Makyaj

1. Allık
2. Fondöten
3. Pudra
4. Rimel
5. Ruj
6. Far

Allık

Yüze pozitif bir görünüş ve canlılık kazandırmak için allık uygulaması gereklidir. Sağlıklı bir şekilde uyuyamamış, veya yorgun olabiliriz. Bu ve benzeri durumlar, cildimizin soluk bir renk almasına ve cansız görünmesine sebep olacaktır. Allık kullanımındaki temel amaç, cildin kendine özgü pembe rengini, allık uygulamasından sonra düzenli bir şekilde elde etmektir. Makyaj öncesinde dikkat etmeniz gereken şeylerden belkide en önemlisi, uygulayacağınız fondöten ile allığın birbirlerine olan içerik ve renk uyumudur. Sıvı fondöten uygulanacaksa, allık seçiminizde, krem olanları kullanmanız daha akılcı olacaktır. Allık uygulamasına geçmeden önce dikkat etmeniz gereken önemli bir husus da, uygulamanın yapılacağı fırçanın özelliğidir. Ne yazık ki, birçok bayan allık fırçalarını diğer fırçalarla karıştırmaktadır. Allık fırçaları, diğer makyaj fırçalarına göre daha geniş ve büyüktürler. İşlevsel özellikleri hemen hemen aynı olsada, üç temel allık fırçasının olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar, klasik, bizote ve düz uçlulardır. Klasik allık fırçalarının uçları yuvarlak bir kesime sahiptir.
Bol kılları, oldukca yumuşak bir dokuya sahiptir. Sap kısımları uzun olanlar, uzaktan yapılacak uygulamaları kolaylaştırdığı için tercih edilse de, taşımaları pratik olmadığı için, çoğu kadın, yanlarında taşıyabildikleri için, kısa saplı olanları tercih eder. Bizote allık fırçalarının ise kendilerine özgü bir yapısı vardır. Bunların uçları eğik bir kesime sahiptir ve fırça kısımlarındaki yassılıkla diğerlerinden ayrılır. Yoğun bir allık uygulaması düşünüyorsanız, bizote fırçaları tercih etmeniz doğru  olacaktır. Düz uçlu allık fırçaları, kısa ve sık kıllara sahiptir. İsminden de anlaşılacağı gibi, uçlarının düz bir kesimi vardır.

Allık uygulamasına başlamadan önce, kullanacağınız fırça türü ne olursa olsun, onun temiz olduğundan ve üzerinde daha önceki uygulamadan allık kalıntılarının olmadığından emin olunuz. Bütün yüzler için standart bir allık uygulamasından bahsetmek oldukca zordur. Doğru allık uygulaması için, mutlaka yüz hatlarınızı yakından tanımanızda fayda vardır. Genel olarak, yuvarlak, kare, oval, diktörtgen ve üçgen olmak üzere, 5 tip yüz şeklinden bahsedilebilir. Yuvarlak yüz hattına sahip kişilerin, geniş bir yanak şekilleri vardır. Yuvarlak yüz şekline sahip bayanların, fırçayı, yüzlerinde V çizecek bir şekilde hareket ettirmeleri iyi bir sonuç almalarına sebep olacaktır. Fırçayı kullanırken, seri hareket ettirmeleri önemlidir. Kare tipi bir yüz hattına sahip bayanların, geniş bir çene yapıları ve geniş elmacık kemiklere sahip oldukları söylenebilir. Elmacık kemiklerinin üstüne uygulanan allık, şakaklara doğru yayılarak, yüzdeki hatların yumuşaması sağlanabilir. Alın, çene ve buruna hafif darbelerle uygulamayı tamamlamak daha doğru olacaktır. Oval yüz hatlarına sahip bayanların alın bölgeleri, çene bölgelerinden daha geniş ölçülere sahiptir. Bu tip yüz hattına sahip bayanlar oval bir çene yapısıyla, daha yumuşak hatlara sahiptirler. Oval tip yüz hatlarına sahip bayanların, allığı, kısa ve hafif darbelerle elmacık kemiği ve şakaklara uygulaması daha iyi netice verecektir. Diktörtgen tip bir yüz şekline sahip bayanlar, fırçayı gözlerin dış kısımları ve elmacık kemiklerinden şakaklara hafif yukarı şekilde uygulayabilirler. Çene kısımlarına allık uygulamamaları daha iyi bir sonuç verecektir. Üçgen yüz tipine sahip bayanların geniş bir alın bölgesi ve daha dar bir çene yapıları vardır. Fırça vuruşlarını elmacık kemiklerinden şakaklara doğru yapmaları doğru olacaktır. Kulak hizasından ve yüzün yanlarından, orta bölgeye doğru hafif bir uygulama ile bütünlük sağlanacaktır.

Allık uygulamadan önce giyeceğiniz kıyafeti ve ruj renginizi göz önünde bulundurmanız, uygulamanın başarısı için çok önem taşıdığını lütfen unutmayınız. Genel fırça darbeleri yüzün iç kısmından dışarı doğru yapılmalıdır. Fırça hareketlerinin dairesel ve yumuşak hareketlerle olmasına özen gösterilmelidir. Yüz renginizin doğal rengine göre daha koyu olduğunu düşünüyorsanız, biraz pudra yardımı ile, rengini açabilirsiniz. Köşeli yüz tiplerine sahip kişilerde, sert yüz hatlarında daha yumuşak bir görünüm elde etmek için, bu sert hatlarda daha koyu bir allık kullanılması düşünülebilir. Elmacık kemiklerinin yüzdeki vurgusunu artırabilmek için, burnun alt kısmı ile dudağın biraz üzerindeki yanak çukuru bölgesinden başlayarak, şakaklara doğru ilkönce koyu renkli bir allık kullanılması, tamamlayıcı olarak da daha açık tondaki allığı sadece elmacık kemikleri üstüne uygulamayı deneyin.




Deodorant - Deodorantlar


Sıcak bir hava. Ve pek çoğumuz gün içinde oradan oraya koşturmak zorundayız. Doğal olarak hiçkimse terli (kötü) kokmak istemez. Çoğumuzun aklına bu istenmeyen durumdan kurtulmak için (en azından hafifletmek veya ter kokusunu bastırmak için) dedorantlar gelir. Peki imdadımıza yetişen ve kendimizi daha iyi hissetmemize sebep olan deodorantları kullanırken nelere dikkat etmeliyiz? Deodorantların sağlığımıza olumsuz etkileri var mıdır?

Bunları incelemeden önce isterseniz terlemenin ne olduğu konusunu kısaca açıklayalım. Terlemek aslında kabaca vücudun yükselen ısısını normale döndürmek için, kendine özgü bir savunma mekanizmasıdır.Genel olarak ter salgısının çok büyük bir oranının su olduğu bilinmektedir. Aslında çoğu insanın gözden kaçırdığı şey, ter salgısının kendisinin kokmadığıdır. Kötü kokan şey, aslında cildimiz (özellikle koltuk altı) üzerinde bulunan bakterilerin çürümesidir. Deodorant kullanımında doğru yaklaşım, deodorant sıkılacak bölgenin temiz olmasıdır. Bunun tersi bir uygulama, ter kokusu ile deodorant kokusunun bir karışımı olacağından, daha güzel kokmak yerine tamamen ters bir sonuca sebep olabilir. Deodorant kullanımında başka bir doğru yaklaşımda, deodorantın sadece cilde uygulamaktır.
Elbiseler üzerine uygulanan deodorant kullanımı, elbiselerinize zarar verebileceği gibi, kötü kokuyu gidermek için doğru bir yaklaşım değildir. Deodorantları kullanmadan önce çalkalamanız ve 10, 15 cm uzaktan dik olarak sıkmanız doğru olacaktır. Deodorantların, sprey, roll-on, alkolsüz ve stick gibi çeşitleri bulunmaktadır. Stick ve roll-on deodorantlar sürerek uygulama yapmak isteyenler için üretilmiştir. Yanlış deodorant kullanımı ciddi olmasa bile, sıkıntılar yaşayacağımız sağlık problemlerine sebep olabilir. Temiz olmayan, terli bir cilde uygulanacak deodorant, mantar ve deri problemlerine yol açabilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, terlemek doğal ve sağlıklı bir vücut tepkisidir.

Üzerinde durulması gereken önemli bir konu da, deodorantlar ile anti-perspirant’ların çoğu zaman aynı kefeye konularak karıştırılmakta olduğudur. Detaylarla sizi boğmadan, kısaca deodorantlar ile anti-perspirant’ların çalışma mekanizmalarının farklı olduklarını söyleyebiliriz. Anti-perspirant’ların çalışma mekanizması ter bezlerini kapatmak suretiyle gerçekleşir. Dolayısıyla ter sıvısının çıkışında azalma olur. Anti-perspirant’lar koltuk altlarındaki terlemeyi azaltmaya yönelik üretilmişlerdir, bunların kullanımında yapılacak en büyük yanlış, vücudun diğer yerlerine uygulamak olacaktır. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz gibi, terlemek doğal ve sağlıklıdır. Terlemeyi herhangibi bir şekilde engellemek genel sağlığımız açısından zararlı sonuçlar doğurabilir. Genel olarak anti-perspirant’ları yoğun geçeğini bildiğimiz anlardan hemen önce kullanmamız doğru olacaktır.





Parfüm - Parfümler


Aslında parfüm kullanımı yaklaşık 4000 yıl öncelere dayanmaktadır. Kelime kökeni olarak, Latince "Per fumum" dan gelmektedir. "Per" sayesinde, aracılığıyla demektedir. "Fumum" ise duman anlamına gelmektedir. Duman aracılığıyla veya duman sayesinde diye çevirmek mümkündür. Antik devirlerde, parfümlerin doğal yağlardan yapıldığını düşünürsek, ilk parfümlerin doğal yağların yanmasından doğmuş olabileceğini söylemek pek de yanlış olmaz. Çünkü yanan doğal yağlar, havaya kendi kokularını yayacaktır.

Günümüzde kullanılan parfümlerin üretilmesi ise yaklaşık 200 yıl geriye gitmektedir. Parfüm Endüstrisi, günümüzde tamamen kimya ve diğer bilim dallarının uğraşı haline gelmiş ve modern üretim şekillerinin bütün nimetlerinden yararlanmaktadır. Temel olarak şunu söyleyebiliriz ki, bir parfümün teninize değmesinden sonra üç aşama vardır. Bunlara nota adı verilmektedir. Nota’yı kokunun buharlaşma derecesi veya kokunun kalıcılık katsayısı olarak açıklayabiliriz. Ya da Nota'yı kısaca parfümün içeriğindeki kimyasalların (kokuların) müziği olarak açıklayabiliriz. Dinlediğiniz herhangi bir müzik parçasını düşünün. En üste baskın olan sesler vardır. Tiz olup ancak dikkatli dinlendiğinde duyulabilen sesler vardır. Birde bu iki perdenin arasında olan sesler vardır. Bütün parfümler, teninize değmesi ile ya da kapağı açılır açılmaz buharlaşıp uçmaya başlar. Temel olarak üç nota vardır. Alt, orta ve tepe. En tepe noktasındaki koku, doğal olarak en fazla buharlaşan kimyasallardan oluşur. Yani, burnumuz ilk önce en tepe noktasındaki kokuyu algılar.
Burnumuz (ve beynimiz) tepe notasından sonra, orta notayı hissedecektir. En son olarakta en alt nota hissedilir. Aslında alt nota çok belli belirsizdir ama kokukunun üzerimizdeki etkisi bu alt notaya bağlıdır. Parfüm endüstrisi artık milyar dolarlarla ifade edilmektedir. Her geçen gün yeni bir parfüm piyasaya sürülmektedir. Peki bu çok özel ve çekici ambalajlarda sunulan parfümleri nasıl ve hangi kriterlere göre seçmeliyiz? Bir kozmetik dükkanına girip, parfüm reyonunun önünde duruyorsanız herşeyden önce sakin olmalısınız. Beynimiz bütün kokulara bir tepki verir. Önünüzdeki parfümün kokusu, beyninizde mutlaka çağrışımlara sebep olacaktır.

Dikkat etmeniz gereken diğer birşeyde, parfüm ambalajlarının etkisi altında kalmamanızdır. Unutmayın, şişe değil parfüm seçeceksiniz! Parfüm seçimi konusunda en güvenebileceğiniz şey burnunuz ve teninizdir. Parfüm her kişide ayrı durur sözü gerçektir, bunun sebebi, vücut kimyasallarımızın farklı oluşudur. Bu yüzden parfüm, yağlı cilt tipindeki kişilerde daha kalıcıdır. Bir arkadaşınızın teninde çok hoş duran bir parfüm size uymayabilir. O yüzden marka saplantılarınızı bir kenara bırakmanız en iyisi olacaktır. Parfümü bileğinizin iç kısmına veya kulak arkalarına sürmeniz doğrudur. Salt parfümün kokusunu duyumsayabilmek istiyorsanız, parfümü kesinlikle parmakucunuzla yaymanız! Parfümün ciltte homojen bir şekilde bulunması ve en az 8-10 cm uzaklıktan sıkılması gerekir.Burnumuzun ilk algıladığı kısmın en üst nota olduğunu hatırlayın ve biraz bekleyerek onun uçmasına müsade edin. Çünkü esas olarak vücudunuzda orta ve alt notalar kalacaktır. O yüzden ilk uçup giden kokunun peşine düşmenize gerek yoktur. Bir parfümü koklarken, onun kişiliğiniz ve cildinizle uyumlu olup olmadığını anlamak için ona zaman tanımalısınız. İlk kokladığınızda derin bir nefes alın ve bekleyin. Yukarda da belirttiğimiz gibi, bütün parfümler sizde az çok bir etki bırakacaktır. Ama önemli olan size yakışan parfümü bulmaktır.

Parfüme yaklaşırken, yeni tanıştığınız biriyle uzun uzun sohbet ettiğiniz bir yemekte gibi düşünmelisiniz. Eğer koku zaman geçtikçe etkisini gösteriyor ve belleğinizde yer ediyorsa, size uygun kokuyu bulmak için doğru yoldasınız demektir. Burnumuz (koku alma kapasitemiz) oldukca hassas ve çabuk yorulan bir organdır. Ardı arkasına değişik parfüm kokuları ile onu zorlamayınız. Eğer böyle yaparsanız, kısa bir süre sonra kokuların karıştıklarını göreceksiniz.

Parfüm konusunda dikkatinizi çekmek istediğimiz diğer şeyde, parfüm uygulamasının mutlaka belli bir denge içinde yapılmış olmasıdır. Parfümü ne az ne de fazla sıkmak! Eğer doğru dengeyi yakalamak istiyorsanız, bu konuya mutlaka dikkat etmeniz gerekmektedir. Peki, bazılarımızın hergün kullandığı (aslında pek çoğumuzunda bilmediği) parfümlerin üzerinde yazan "Eau de toilette, eau de cologne" gibi ifadelerin anlamı nedir? Genel olarak, parfümlerin pek çok bileşenlerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Ancak hemen hemen bütün parfümlerin bir Öz'ü (Extrait) bulunmaktadır. Parfümün en değerli kısmı bu özdür. Bu öze saf parfüm de denilebilir. Bu özün, parfümün en değerli kısmı olduğundan, parasal anlamda da en pahalısı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bu terimler, aslında bize parfüm yağının (özün) oranını gösteren işaretlerdir. Extrait form demek, bu özün saf alkol içinde çözünük halde % 20 ila 35 oranında bulunması demektir. Eau de parfüm'de bu özün oranı % 10 ila 25 arasındadır. Doğal olarak, parfümün kalıcılığı ve etkiside azalacaktır. Yukarda bahsedilenlere göre çok daha ekonomik olan form ise Eau toilette'tir. Bu formda, esas öz, % 4 ila 10 oranında bulunmaktadır. Bunların dışında birde Eau fraiche formu vardır. Bu formda esas öz % 5'i geçmez. Yukarıda anlatıldığı gibi, üzerinizdeki o özel etkiyi bırakması şüphesiz öz oranının yükselmesi ile mümkündür. Oran ne kadar yüksek ise gerçek anlamda bir parfüme o kadar yaklaşılmış olur. Birde bütün bu anlattıklarımızın dışında olan, ve çok sık karşılaştığımız "Eau de cologne" terimi vardır. İşin aslı, bu formun parfümle bir ilgisi olmayıp, tamamen kendine has bir kategori olduğudur. Eau de cologne ilk defa Almanya'da üretilmiş olup, gündelik hayatta sıkça kullandığımız kolonyaya benzemektedir.

Almak istediğiniz parfüm mutlaka bir aileye sahiptir. Kategorik olarak anlatmak gerekirse bunlar; Çiçek, Oryantal, Ağaç , Canlı (Fresh), Deniz (Okyanus). Aslında bu kategori uzmandan uzmana değişebilmektedir. Birde, bu sayılan ailelerin sahip olduğu, akrabalar (alt kategoriler) vardır. Örneğin, Fresh ailesinin akrabaları olarak, turunçgil, yeşillik ve su, Ağaç ailesinin akrabaları olarak da kuru ağaçlar ve yosun sayılabilir. Vücudunuza parfüm sıkarken söylenebilecek temel şey, vücudunuzun tersiz ve temiz olmasıdır. Parfümü saçlarınıza ve elbiselerinize de sıkabilirsiniz. Sentetik iplikten ziyade, doğal iplerle (yün, pamuk) dokunmuş giysilerde kalıcılığı daha uzun sürer. Ancak giysilerinize sıkarken, parfümün alkol içerdiğini ve leke bırakabileceğini unutmayın. Son bir not daha; Astım ve alerjisi olanların parfüm kullanırken dikkat etmeleri gerekir
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol